AVUKATLAR GÜNÜ MÜNASEBETİYLE YEMEK TERTİPLENDİ.
Tarih: 6.04.2012 | Okunma Sayısı: 5423

AVUKATLAR GÜNÜ MÜNASEBETİYLE YEMEK TERTİPLENDİ

 Baro Başkanı Av. Ayhan YILMAZ' ın Açış Konuşması

 

       Sayın Valim, Sayın Milletvekilim, Sayın Garnizon Komutanım, Sayın Belediye Başkanım, Sayın Adalet Komisyonu Başkanım, Sayın Rektörüm, Sayın İl Jandarma Komutanım, Sayın Emniyet Müdürüm, yargının kurucu unsurlarının temsilcileri Sayın hakim ve savcılarımız, Kıymetli Meslektaşlarım ve çok kıymetli misafirler, Avukatlar Haftası münasebetiyle Baromuzca düzenlenen yemeğimize hoş geldiniz.

       Temel hak ve özgürlüklerin teminatı ve demokratik hukuk devletinin önkoşulu olan bağımsız ve tarafsız yargının kurucu unsurlarından olan savunmayı temsil eden avukatlar, adaletin tecellisine katkıda bulunmak suretiyle toplumsal barışın korunmasına ve devamına hizmet ederek çok önemli ve kutsal bir görev icra etmektedirler. Avukatlar ve Barolarımız; Bireylerin hakları kadar, hukukun üstünlüğüne dayalı çağdaş demokrasinin de daima yılmaz savunucularıdır.
       Paris Barosu'nun önceki başkanlarından Rousse'nun özlü yaklaşımı ile "bütün memleketlerin yerlisi, bütün yüzyılların çağdaşı" olan biz avukatların, üzerinde en fazla duyarlı olması gereken husus savunmanın özgürlüğüdür. Sadece Türkiye'de değil, diğer başka ülkelerde de, sadece yaşadığımız bu zamanda değil, bizden önceki zamanlarda da avukatların ciddi sıkıntılar çektikleri ve o nedenle de üzerinde en çok duyarlı oldukları husus savunmanın özgürlüğüdür.

       Hepimizin çok iyi bildiği üzere, temel bir insan hakkı olan savunma, evrensel, tarihsel, siyasal ve hukuksal bir perspektif içinde değerlendirildiğinde bağımsız ve özgür olmalıdır. Avukatlık Yasamızın 1.maddesinde yer alan "yargının kurucu unsuru olan avukat, bağımsız savunmayı temsil eder" hükmünde vurgulanan "bağımsızlık" kavramı, bağımsız veya özerklik olarak özgürlüğü içerir.

       Hukuka saygı ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalet, hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir.

       İlkesel ve kuramsal boyutuyla yaklaşmaya çalıştığım savunma özgürlüğünü ülkemiz pratiğinde değerlendirdiğimizde sanırım ifade etmemiz gereken ilk husus, pozitif hukukta yer alan düzenlemelerle uygulamanın çoğu olayda örtüşmediği hususudur.

Örneğin Avukatlık Yasası'nda yer alan emredici hükme rağmen normlar hiyerarşisine aykırı olarak getirilen Kalem Yönetmeliğindeki düzenleme dayanak gösterilmek suretiyle pek çok olayda ve zamanda avukatların dosyaya erişimleri ve dolayısıyla savunmanın görevini hakkıyla yapması engellenmektedir.

       Yargının demokratik biçimde işleyebilmesi, bu bağlamda yargısal süreçte ve işleyişte demokrasiden söz edilebilmesi için her şeyden önce iddia ve savunma makamlarının eşit koşullarda ve konumda bulunmaları, hükümetlerin avukatlara bu olanakları sağlamaları ve kamu otoritelerinin görevlerini yerine getirmede avukatlara yardımcı olmaları gerekir.

       Nitekim Türkiye'nin taraf olduğu Havana Kuralları'nın 21.maddesi; "ellerinde veya denetimleri altında bulunan gerekli bilgileri, dosyaları ve belgeleri, avukatların müvekkillerine etkili bir hukuki yardım verebilmelerini sağlayacak yeterli bir sürede ulaşmalarını temin etmek, kamu makamlarının görevi" olduğunu ifade etmektedir.

       Benzer bir düzenleme Avukatlık Kanunumuzun 2/3. maddesinde mevcut olup buna göre de gerek yargı organları, gerekse diğer kamu kurum ve kuruluşları avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadırlar.
       Bu çerçevede ifade etmek isteriz ki, avukatlar kamu makamlarından mesleklerini yaparken gereken desteği ve yardımı görmemekte, dahası engeller ve engellemelerle karşılaşmaktadırlar.

       Güçlü ve bağımsız savunma mesleği; hukukun üstünlüğünün, hukuksal uzlaşmanın, âdil yargılanma duygusunun ve toplumsal barışın güvencesi olup bu değerler, mesleğinde yetkin bağımsız savunucularla teminat altına alınmıştır. Dolayısıyla, bağımsız yargının ayrılmaz bir parçası ve kurucu unsurlarından olan savunmayı, yargının diğer paydaşlarından ayrı düşünmenin söz konusu olamayacağı, apaçık ortadadır. Çünkü avukatsız bir yargılama kesinlikle düşünülemez.

       Yargılama süreci, sadece usuli işlemlerin uygulanmasından ibaret birtakım rutin işlemlerden oluşmayıp, tarafların ve hâkimin görevleri, bunların işlemleri ve aralarındaki ilişkilerden oluşan çeşitli unsurların birbirinin içine geçtiği bir bütünlüğe ve gerçekliğe sahiptir ve çözüme yönelik bir sistemdir. Bu haliyle aynı zamanda entelektüel bir faaliyettir. Bu nedenle bütün tarafların ve hâkimin sürece etkin ve nitelikli katılımını gerektirir. Tarafların ve hakimin yargılamaya etkin katılamamasının nedeni aşırı hakim merkezli yargılama anlayışıdır.

        Bu günkü uygulamada, yargılamayı hakimin yapacağı, kararı hakimin vereceği, yargılamanın hakime ait bir faaliyet olduğu kabul edilmektedir. Taraf avukatlarının yargılama faaliyetindeki durumları ikincil olarak kabul edilmektedir. Yargılama sürecinin kendi başına bir gerçekliği vardır ve yargılamanın süjeleri olan avukat, savcı ve hakimler, bu sürece bağımsız olarak katılmaktadırlar. Amaç, yargılama sonunda maddî ve hukukî gerçekliğe ulaşmaktır. Gerçekliğe, bütün süjelerin birbirleriyle iletişim içinde kolektif katılımı ile ulaşılacaktır. Bütün süjelerin bu bakımdan görevleri vardır ve hepsinin görevleri asıldır. Bu nedenle, yargılamanın, modern usullere uygun olarak dinamik bir yapı hâlinde avukatların etkin katılımına imkan verecek ölçüde değiştirilmesi için bir yaklaşım değişikliğine ihtiyaç vardır.

        Davalar görülürken ve davaların çözümünde savunmaya engel çıkartılmaması bir diğer önemli unsurdur. Hâkim, savcı ve avukatlar yargısal faaliyetin görülmesi esnasında üstlendikleri görevleri gereği karşı karşıya gelseler de, bu süjeler bir birine düşman değildir. Etkili ve kaliteli bir yargılama faaliyetinin yürütülmesi avukatların bilgiye kolaylıkla erişmesi, savunmalarının kısıtlanmaması, yargısal faaliyetin yürütülmesinde fiziksel konumların yeniden belirlenmesi ile mümkün olabilecektir. Bu cümleden "silahların eşitliği ilkesi" bir kez daha irdelenmeli ve bu ilkenin davanın esastan görülmesinin yanı sıra, yargısal faaliyetin şeklen yerine getirilmesinde de gözetilmesi gerekir.
       Değerli meslektaşlarım; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulandığı üzere aslolan kişinin özgürlüğü olmasına karşın, tutuklama koruma tedbirinin adeta infaz gibi uygulanması taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Bugün ceza evlerinin kapasitelerinin %60'ının üzerinde tutuklu kişiler oluşturmaktadır. Üstelik bu tutuklamalar uzun süreli tutuklamalardır. Uygulayıcılarımızın yargı yetkisini tanıdığımız ve iç hukukta doğrudan uygulama kabiliyetine haiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını gözetmesi gerekir.

İnsan hakları konusunda uluslar arası sözleşmelere özellikle de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayan ülkemizin halen, gerek aleyhe başvurularda ve gerekse verilen ihlâl kararlarında, insan hakları ihlallerinde birinci sıralarda yer alması üzüntü vericidir. İhlâl kararlarının önemli bir bölümü de davaların makûl bir sürede bitirilmemesine ilişkindir.

        İnsanlığın günümüzdeki zaman dilimi nitelendirmesi, bilgi çağıdır. Kitle iletişim araçlarının çeşitliliği, teknolojideki gelişmeler bu nitelendirmeyi gerektirmiştir. Bilgi sahibi olmak, bilgiye erişmenin yolu da eğitimden geçmektedir. Suç ve suçla mücadele için, kaliteli insan yetiştirilmesi için, çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmak için eğitim kurumlarının modernize edilmesi ve gereken bilgi donanımının mutlaka verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kamu veya özel eğitim kurumlarının faaliyetleri mutlaka desteklenmeli ve sorunları üzerinde ciddiyetle durulması gereklidir. Ülkemizin hakkettiği konuma gelmesi ve uluslar arası alanda itibarlı olabilmesinin yolu çağdaş eğitimden geçmektedir.
        Değerli meslektaşlarım; Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada el ele vermemiz, bilgiyi, aklı, hukuku ve hukukun üstünlüğünü rehber alarak, sevgiyi, saygıyı ve dayanışma ruhunu öne çıkararak, sabır, cesaret ve kararlılık içinde, ama çok çalışarak, bugüne kadar yaptıklarımızı daha iyi yapmamız, böylece yaratacağımız sinerji ile Mesleğimizi ve meslek örgütümüz olan Baromuzu yüksek değer yaratan bir konuma getirmemiz gerekir.
        Bu vesile geçen hafta sadece mesleğini icra ederken menfur bir saldırı sonucu yitirdiğimiz Afyon Barosu avukatlarından Av.Hüseyin Gürhan Hayran'ı rahmetle anıyor, kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, Afyon Baromuza ve tüm meslektaşlarıma başsağlığı diliyorum.
        Bu duygu ve düşüncelerle; avukatlar haftasını kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Meslekte 40 Yılını dolduran Av. Seyfettin BAŞYİĞİT' in plaketini Baro Başkanı Sayın Av. Ayhan YILMAZ verdi.
 
Kırıkkale Valisi Sayın Hakan Yusuf GÜNER, Kurgusal Duruşma Yarışmasında Baromuz'a
Birincilik ödülünü getiren stajyer avukatlarımıza plaketlerini  verdi.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
19.09.2024
AV. MUTLU KORKMAZ
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.